Bayburt’un vilayet olma mücadelesi her Bayburtlu için bir iftihar vesilesi kabul edilmiştir. Bayburtlu, Erzurumlu ve Gümüşhaneliler bir araya geldiklerinde söz dolanır eskilere gelir ve Bayburt’un tarihteki öneminden dem vurulur, çok eski zamanlarda Erzurum’un Bayburt’a bağlı olduğu gururla söyleniverirdi.
Bunu söyleyenler haksız da değillerdi. Çünkü Kanuni Sultan Süleyman zamanında Erzurum Eyaleti kurulduğunda, eyaletin Beylerbeyi uzun zaman Bayburt’ta ikamet etmiş ve Bayburt Paşa Sancağı yapılmıştı. Dolayısıyla resmiyette Bayburt o dönemde Erzurum’a bağlı olmuş olsa da bugünkü deyimle vilayetin valisi Bayburt’a kaldığı için fiilen Erzurum bir müddet Bayburt’tan idare ediliyordu. İşte Bayburt’un vilayet olma arzusu o tarihlere kadar gitmekteydi. Ve Bayburt 1877-1878 Osmanlı-Rus harbi sonrasında yeniden Sancak olma şansını yakalamıştı. Eskilerin 93 harbi diye tanımladıkları ve Nene hatun’un kahramanlığının ön plana çıktığı bu savaşta ne yazık ki Osmanlı Devleti mağlup olmuş ve bazı topraklarını Ruslara kaptırmıştı. Gelinen bu son durumda bölgede idari taksimatın yeniden şekillendirilmesi gerekmişti. İşte bu süreçte Çıldır Sancağı’nın yerine 1878-1888 yılları arasında varlığını sürdürecek olan Bayburt Sancağı kurulmuştu. İspir, Tortum, Kelkit ve Şiran kazaları da Bayburt’a bağlanmıştı. Böylece Bayburt vilayet olma arzusuna kavuşmuş ve bölgede önemli bir pozisyona sahip olmuştu. Ancak bu durum sadece on yıl sürdü ve 1888 senesine gelindiğinde bölgede yeniden bir teşkilatlanmaya gidildi. Bu bağlamda İstanbul’da ilgili kurumların aldığı karar, padişah II. Abdülhamid tarafından tasdik edilince Bayburt Sancağı lağvedildi.
Bayburt’un tekrar “kaza” bugünkü deyimle ilçe statüsüne çevrilmesi Bayburt’ta çok büyük bir heyecana neden oldu. Hiçbir Bayburtlu bu oldu bittiyi sinesine çekmedi. Bayburt’un ileri gelenleri, muhtarları ve uleması öncülüğünde protestolar başladı. Bahsedilen bu ileri gelenler bir araya gelerek Osmanlı hükümetine dilekçe yazıp altını mühürleyip İstanbul’a gönderdiler.
Bayburtluların tepkilerini ifade eden bu dilekçede özetle şu ifadelere yer verildi:
“Belde-i ubeydânemiz olan nefs-i Bayburd, 2.500 hane ve 500-600 adet dükkân, han ve kahvehaneye sahiptir. 186 pare büyük köyü olup, nüfusu 55.000’i aşkındır, hudutlarının uzunluğu 17-18 saat, genişliği 16 saat mesafeye havîdir. Ayrıca Bayburd, Erzurum’dan Trabzon’a giden büyük yol üzerindedir ve Van ve Bitlis vilayetleriyle İran tüccar ve kervan kafilelerinin güzergâhıdır. Şehrin sahip olduğu bu ehemmiyet daha önce erkân-ı harbiye müşir ve ferikleri tarafından da tasdik edilmiştir. Doksan üç harbinde istilaya uğrayan Çıldır Sancağı’nın yerine sancak merkezi yapılarak, emniyetli bir yer haline getirilmişti. Sekiz- on seneden beri bilcümle teb‘a ve sekene yeterli süvari askerî nizamiye ve jandarma-ı şâhânenin taht-ı muhafazasında emniyet ve selamet içerisinde ikamet ve istirahat etmekteydiler. Ancak her ne sebebe dayandırıldığı bilinmeyen ve heyet-i vükelâ tarafından verilen bir karar doğrultusunda çıkan irade-i seniyye mucebince 1304/1888 senesi Mart’ından itibaren sancak heyeti lağvedilerek beldemiz kaza haline tahvil buyrulmuştur.
Buranın kazaya tahvili halinde ise inzibat kuvvetlerinde yapılacak zorunlu azalmadan dolayı, İstanbul’dan, Erzurum, Bitlis ve Van taraflarına gelip oradan tekrar İstanbul’a giden postaların emniyetsizliğine sebebiyet verecektir. Bütün bunların yanında Bayburd Kazası, dengi olan kazalara nispeten hazineye daha fazla vergi vermekte, her yıl Erzurum-Trabzon yolunun yapımı ve tamiri için on binden fazla amele vermektedir. Bu yüzden Bayburd’un sancak olarak kalmasını istiyoruz.”
Bayburt ileri gelenleri dilekçelerinin devamında, Bayburt Sancağının yerine Gümüşhane Sancağının lağvedilmesinin daha uygun olduğunu dile getirmişlerdir. Onlara göre Gümüşhane;
Bayburd’a nisbetle asla mevkien ehemmiyeti olmayan, 400 haneyi havî kasabasıyla, beşer onar haneli 20-30 pare köyü ve yalnız bir ufak kaza ve bu nisbette iki nahiyesi olan ve varidâtı da aynı oranda bulunan sengistândan (taşlık) ibaret bir yerdir. Eğer ille de bir sancak lağvedilecekse, Gümüşhane Sancağının lağvedilmesi daha münasiptir.
Kısacası Bayburtlular, sancaklarının kaldırılmamasını onun yerine taşlık bir memleket olan Gümüşhane Sancağının kaldırılmasını istiyorlardı. Fakat Bayburtluların bu isteği ne yazık ki nazarı dikkate alınmadı ve Bayburt Sancağı lağvedildi.
1927’ye kadar Erzurum’a bağlı kalan Bayburt bu tarihte Gümüşhane vilayetinin ilçesi oldu ve Bayburt’un sancak olma sevdası hiç bitmedi. Nihayetinde 1989 senesinde Türkiye Cumhuriyeti’nin 69. Vilayeti yapılarak, tarihteki haklı yerine ulaşmış oldu.