Sonra bir değeri, bir diğeri.....
İnsanlar dönüp dönüp bir şeyler söylüyor. Dayanamıyorum ve "Durun" diye bağırıyorum. "Yaa tamam da kardeşim burada Hastane yok mu? Orda adam akıllı doktor bulunmaz mı? Bu hastanede gerekli tıbbi aletler, yoğun bakım ünitesi filan yok mu?
"Buralarda insanların çalışacağı fabrika ya da fabrikalar yok mu?" Diye bağır bağıra soruyorum bu insanlara " Hepsi aynı anda ağız birliği etmişçesine "YOK" diyorlar.... Bende dayanamayıp "Madem bunlar yok, o zaman sizin büyük şehirdeki büyükler ne halta yararlar? Neden sizin dertlerinize derman olmuyorlar? Bu sorunları nende çözmüyorlar? İlla ayaklarına mı gideceksiniz? Onlar sizin ayağınıza gelsin" Aniden insanlar kayboluyor.. Rüya işte! Oluyor rüyalarda böyle şeyler.... Sanki ışınlanıp mekân değiştiriyorum. Meydan gibi bir yerdeyim. Birde ne göreyim! O güzelim yemyeşil yerin ortası delik deşik. Nehirdense pis kokular geliyor. Konuşan birlerini görüyorum ve yanlarına yaklaşıyorum. " Yaa arkadaş bak bu nehir koktu. Kanalizasyon akıyor. Kokudan yürünmez oldu artık" diyor birkaçı. Gelen cevap ise ilginç " Kış gelince koku kalmaz"
Gülsem mi ağlasam mı bilmiyorum?
Birden yanıma birileri geliyor. Ellerinde kalem kâğıt. İnsanlara bir şeyler sorup kâğıtlara yazıyorlar. Merak edip yanlarına gidiyorum, bakayım neler yazıyorlar diye. Şöyle göz ucuyla bakıyorum. Birde ne göreyim. İnsanların verdiği cevapların hiçbirini yazmıyorlar. Sadece yazıyormuş gibi kalemlerini oynatıyorlar. Allah Allah deyip birine soruyorum. "Kardeşim neden yazmıyorsunuz da yazıyormuş gibi yapıyorsunuz?"
El cevap; "Bizim büyükler böyle istedi. İnsanlara soru sorun. Ama cevaplarını yazmayın." Sonra tekrar ışınlanıp ayrılıyorum oradan. Kendimi yüksek mi yüksek binaların olduğu bir yerde buluyorum. İnsanlar merdivenlerden çıkıyorlar gökdelen gibi binalara. Binaya çıkmak üzere olan birine soruyorum.. "Kardeşim neden yürüyerek çıkıyorsunuz burayı?" "Elektrik yok ki!, hemşerim sen bunu boş ver bak daha daireler yarımyamalak sen ona bak." Dedikten sonra başlıyor merdivenleri çıkmaya... Birden bire tekrar aynı meydana geliyorum. "Yaa yine ışınladık" kelimesi biter bitmez birde ne göreyim! Meydanın ortasında aynalar... Aynaların çevresinde cüceler. Aynaya bakıp yanlarında bulunanlara bir şeyler söylüyorlar. Merak edip gidiyorum yanlarına. Bakalım neler söylüyor bu cüceler diye. "Bak ben ne kadar büyüğüm. Benim boyum seninkinden uzun. Senden daha yakışıklıyım..." Oooo ha babam de babam bir sürü hikâye, ver itsin. İşin ilginç tarafı, toplanan insanlar bir baksalar, onların cüce olduğunu görecek. Anlamıyorum bir türlü. meydan kalabalıklaşıyor. Birileri geliyor meydana. Soruyorum yanımdakine "Hayrola! Şimdi ne oldu?" "İşte bak! Büyüklerimiz geliyor." Sonra merakla kalabalığın arasından sıyrılıp yanlarına geliyorum. Sanki bir el beni onarın yanına iteliyor. Kendi aralarında konuşuyorlar." Bak göreceksin bu seferde biz yine büyükşehre gideceğiz. Eğer gidemezsek gidecek olanı biz seçeceğiz. Nede olsa büyükşehirdeki yerinde durduğu sürece burası da çantada keklik" Daralmaya başlıyorum rüyada, soğuk soğuk terlerken uyanıyorum rüyamdan. Hele şükür rüyaymış bu... Neydi bu böyle yaa? Hastalar, işsizler, binalar, kanalizasyonlar, yok büyükler, yok cüceler. Ne biçim rüya bu diyip doğruluyorum yattığım yerden. Rüyamda, aklımda kalanlardan bazılarını size aktardım. Daha neler neler....! En önemlisi ise, her yeri yemyeşil olan güzel yerin meğer içinde neler varmış? Bir yanda büyükler diğer yanda cüceler, mahvetmişler güzelim memleketi. Suç onlarda değil ama onları büyük zannedip de büyükşehre gönderenlerde. İşte size rüya, işte size yorumu....
Selam ve Dua ile....