Halkın arasında, kendini büyük gören, büyüklük taslayan, yüksek erişilmez gören, ululuk iddiasında bulunana kişilere kibirli denir. Kibir, çirkin kabul edilen bir huydur ve hiç hoş karşılanmayan bir durumdur.
Pek çok atasözü ve deyim, insanoğlunun kulağını var gücüyle çekse de, halk arasında anlatılan hikâyeler örnek gösterilse de, kibrin büyüsüne kapılanlar nedense etkisinden bir türlü kurtulamazlar. Halk arasında mesel getiren hikâyeler, insanlar ders alsın diye yüzyıllardır anlatılagelir. Gelmesine gelir ama nedendir bilinmez bu hikâyelerden pek azımız ders alır.
Liderlik, yönetilen büyüklüğe göre payelendirilir. Büyük işleri yönetenler ve yaptığı işi yüzünün akıyla başaranlar da, doğal olarak büyük lider olarak kabul edilir. Ne yazık ki beslendiği toplumdan uzak düşen ya da düşürülen devlet adamları, egoları etrafında oluşan insan çemberiyle yanlış bir biçimde beslenir. Gerçek duygularla beslenmeyen liderler, artık kimi yönettiklerini ve neye göre büyük olduklarını bile unuturlar.
Son dönemde okuduğum ve kısadan hisse çıkarabildiğim bir hikâyeyi konuya uygunluğu nedeniyle siz okuyucularımla paylaşmak istiyorum. “Hindistan da çok ünlü bir ressam varmış. Herkes bu ressamın yaptıklarını kusursuz kabul edecek kadar beğenirmiş, onu "Renklerin Ustası" anlamına gelen RangaÇeleri olarak tanısalar da; kısaca ona, etrafında ki tanıyanları Ranga Guru derlermiş...
Ranga Guru ‘nün yetiştirdiği bir ressam olan, öğrencisi Raciçi ise artık eğitimini tamamlamış, yaptığı son resmini Ranga Guru’ ya götürmüş, hocasından resmini değerlendirmesini istemiş... Ranga Guru ise; "Sen artık ressam sayılırsın Raciçi” demiş. “Artık senin resmini halk değerlendirecek'' diyerek, resmi şehrin en kalabalık meydanına götürmesini ve en görünen yerine koymasını istemiş. Resminin yanına da, kırmızı bir kalem koyarak halktan beğenmedikleri yerlere çarpı koymalarını rica eden bir not bırakmasını istemiş. Raciçi denileni yapmış. Raciçi, birkaç gün sonra resme bakmaya gittiğinde ne görsün? Görmüş ki, tüm resim çarpılar içinde ve neredeyse görünmüyor. Bu duruma çok üzülmüş tabii… Emeğini ve yüreğini koyarak yaptığı tablo kırmızıdan bir duvar sanki. Alıp resmi götürmüş Ranga Guru ‘ya ve ne kadar üzgün olduğunu belirtmiş. Ranga Guru, üzülmemesini ve yeniden resme devam etmesini önermiş.
Raciçi yeniden yapmış resmi ve gene Ranga Guru´ ya götürmüş. Tekrar şehrin en kalabalık meydanına bırakmasını istemiş Ranga Guru. Ama bu defa resmin yanına bir palet dolusu çeşitli renklerde yağlı boya, birkaç fırça ile birlikte. Resmin yanına, insanlardan beğenmedikleri yerleri düzeltmesini rica eden bir de not ile birlikte bırakmasını istemiş.
Raciçi denileni yapmış. Birkaç gün sonra gittiği meydanda görmüş ki resmine hiç dokunulmamış, fırçalar da, boyalar da kullanılmamış. Çok sevinmiş ve koşarak RangaGuru´ya gitmiş ve resme dokunulmadığını anlatmış. Ranga Guru ise; "Sevgili Raciçi, sen birinci konumda insanlara fırsat verildiğinde ne kadar acımasız bir eleştiri sağanağı ile karşılaşılabileceğini gördün. Hayatında resim yapmamış insanlar dahi gelip senin resmini karaladı. Oysa ikinci konumda onlardan hatalarını düzeltmelerini istedin, yapıcı olmalarını istedin. Yapıcı olmak eğitim gerektirir. Hiç kimse bilmediği bir konuyu düzeltmeye kalkmadı, cesaret edemedi. Sevgili Raciçi, mesleğinde usta olman yetmez, bilge de olmalısın. Emeğinin karşılığını, ne yaptığından haberi olmayan insanlardan alamazsın. Onlara göre senin emeğinin hiç bir değeri yoktur. Sakın emeğini bilmeyenlere sunma ve asla bilmeyenle tartışma…”
Günümüz dünyası, toplumsal açıdan kabuk değiştirirken, bu değişime uzak kalarak tabanda neler olduğunu anlamayan liderlerin işi giderek zorlaşıyor. Liderler kendilerini saran “onaycı” kitlelerin rahatlık tuzağından bir an önce kurtulması gerekir. Lider, usta orkestra şefi gibi hareket etmeli. Halk, tıpkı farklı sesleri çıkaran çalgı aletinden oluşan ahenkli bir orkestra gibidir. Usta orkestra şefi bu uyumdan hoş melodiler çıkartmalı… Farklılıkları kabul etmek, bunları birer zenginlik olarak almak ve işin değişik açılardan yapılmasını sağlamak için değer olarak görmek ise akıllı liderin benimseyebileceği bir yaklaşımdır.
Önümüzdeki günler bütün liderler için zorlu günler vaat ediyor. Şimdi daha önce kolaylıkla yapılan işler daha zor gözüküyor. Ülkelerin, yönetimlerin teker teker devrildiği bir dönemde, milletçe şimdi daha çok birlikte kol kola durma zamanı. Liderlere önerim, kibri bir yana bırakarak, birlik, bütünlük için kolları kenetlemeli…