Bayburt üniversitesi her yönüyle çarpıcı bir biçimde gelişmeye ve büyümeye devam ederken, bir yandan da bulunduğu ili gelişmeye ve dönüşmeye zorlamaktadır. Artık üniversitemiz şu an bulunduğu şirin kompakt yerleşke alanına sığmamaktadır ve bu nedenle de yeni yerleşke alanları aramaktadır. Bu alanları, bir üniversite kampusunun olmazsa olmaz koşulları yanında, toplumla entegrasyonunu kolaylaştıracak, kentsel dönüşüm ve gelişime de katkı sağlayacak biçimde değerlendirmektedir. Şimdi bu bağlamda, yapılan çalışmaları sizlerle paylaşmak istiyorum. Kuruluşumuzun ilk yıllarında şu an bulunduğumuz kampus’un etrafında gelişmeyi planlamıştık. Çünkü, bulunduğumuz mekan hem şehrin merkezinde hem de Çoruh nehrinin kenarında yer almaktadır. Ayrıca, nehrin diğer yakası da hala boş bulunmaktadır. Bunu büyük bir avantaj olarak görüp, hemen projelendirme çalışmalarına başladık. Çok heyecanlıydık çünkü ortasından nehir geçen üniversite kampusu dünyada üç yerde mevcut. Dördüncüsü ve ilk örneği de Türkiye de olacaktı. Yapılacaklar arasında neler vardı biliyor musunuz? Nehrin iki yakasını şirin asma köprülerle birleştirmek ve Çoruh nehrini de kampus yerleşim alanı boyunca ıslah ederek, hem rekreasyon alanları oluşturmak hem de sandal gezintilerine ve su sporlarına uygun hale getirmekti. Proje çalışmalarını tamamladık ancak önemli bir adım daha vardı. O da nehrin diğer yakasında hazine malı olmayan 45 dönümlük özel mülkiyeti kamulaştırmak. İstimlak çalışmaları karşımıza 14 milyon TL gibi bir rakam koydu. Büyük bir heyecanla, çalışmalarımızı DPT ve Maliye Bakanlığına taşıdık. Bir hayalimiz var dedik ve yerleşke çalışmalarımızı onlarla paylaştık. Çok etkilendiklerini ve çok güzel bir proje olduğunu söylemelerine rağmen, hazineye ait alanların bulunduğu sürece, başka alanlara kampus planlamasının ve zorunlu olmadıkça da kamulaştırmanın yapılayamayacağı cevabı bizi çok üzmüştü. Şok olmuştuk. Israrcı olduk ancak nafileydi. Hayallerimizi başka umutlara taşıdık. Acaba bu özel mülkiyet, sahipleri tarafından üniversiteye bağışlanabilir miydi? Ya da bir iş adamı veya bir kaçı bu özel mülkiyetleri satın alıp, üniversitemize hibe edebilir miydi? Bunun için kampanyalar başlattık ve çağrılar yaptık ancak şu ana kadar olumlu bir yanıt alamadık. Bu kampanyalar esnasında görüştüğümüz hemşerilerimizden biri şunu söylemişti: hocam on yedi yıldır Bayburt Meslek Yüksekokuluna bir bina yapamayanlardan bu fedakarlığı nasıl beklersiniz…
Çalışmalarımızı zorunlu olarak hazineye ait alanlara çevirdik. Çok daha önce üniversite kurulur düşüncesiyle Erzincan yolu üzerinde DSİ ve Kredi Yurtlar Kurumunun bulunduğu mekanda bir alan tahsis edildiğinden bahsedildi. Belediyemize başvurup, böyle bir tahsisin olup olmadığını sorduk. Resmi bir tahsisin bulunmadığını ancak o alanda hem hazinenin hem de belediyenin arazisi olduğu ve arzu edilirse belediye arazisinin de üniversiteye verilebileceği belirtildi. Gönlümüz Çoruh’un diğer yakasında kalsa da, kolları sıvayıp bu alanın değerlendirilmesine yönelik çalışmalara başladık. Araziyi inceledik. Bulunduğu konum itibariyle dezavantajları olan bir yer. İlk dikkati çeken tarıma elverişli bir arazi olması… Şehrin ölü noktasında ve şehirle arasında doğrudan teması engelleyecek bir biçimde askeri yerleşimin alanı bulunmasıdır. Bir avantajı Kredi Yurtlar Kurumuna ait binaların ve yeni yurt yapılacak binanın bu alana çok yakın olması. Harita çalışmalarını başlattık. Ortaya çıkan manzara şaşırtıcıydı! Çünkü bu alanda hazineye ait toplam 417 dönümlük bir arazi bulunmakta ancak hazine arazileri bölük pörçük, aralarında mera vasfında taşınmazlar ve özel mülkiyet var. Bir bütün alan haline getirilebilmesi için de özel mülkiyetlerin kamulaştırılması gerekmektedir. Bir yandan kamulaştırma çalışmaları devam ederken, bir yandan da zaman kaybetmeden yeni kampus için Türkiye çapında bir mimari proje yarışması düzenlemek amacıyla alanında deneyimli ve popüler isimlerden oluşan bir jüri kuruldu. Hem kamulaştırma hem de jüri çalışmaları, başımızı ellerimizin arasına koyup, yeniden düşünmemizi, sağlıklı ve nihai bir karara varmamızı zorladı. Seyrin yönünü değiştiren bu çalışmaları ve varılan kararı bir sonraki yazımda sizlerle paylaşmaya devam edeceğim…