Merhaba Bayburt…Dediler ki: “bir saklı kent var”..Hayır…Sırlarıyla haşır neşir ama ne cevherler gizlediğinin farkında olamayan bir kent var..Kent diyorum; bu gün bir çok kentten daha küçük, küçücük bir şehir burası. Büyük şehirlerde hemşehrileri kol gezen, hala göç verip, İstanbul’da, Ankara’da, Bursa’da, Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde yatırımcıları olan bir şehir. Ancak, tarihinde bir ticaret merkezi,  gerçek bir “ kent”.
     2012 Aralık ayı idi sanırım, TRT Turizm- Belgesel kanalı için daha önce çektiğim belgesellerin yayını ile alakalı bir toplantı yapıldı. Bir serzenişte bulumdum. “Turizm denilince neden önce aklınıza hep Ege ve Akdeniz gelir? Ya da Karadeniz denilince Trabzon? Ben ülkemin gerçek kültür ve turizm şehirlerini çekeceğim, özellikle de kendi potansiyelini bilip, imkansızlıkları sebebiyle kendini ifade edememiş gerçek Türk gelenek ve göreneklerini, örf ve adetlerini tanıtacağım, var mısınız?”. Onay aldık ve ilk aradığım şehir Bayburt oldu. Kültür ve Turizm müdürüm değerli dost Bahri Akbulut Beyefendi elindeki var olan doneleri bana gönderip, önce beni bu şehre aşık etti. Aşk vazgeçilmezdir. Şimdi de yakasını kurtaramayacak benden Bayburt. Virüs vücuda yayıldı mı, çaresini tababet bile bulamıyor. Ve ben bu taşınası virüsü ne beynimden, ne ruhumdan ne de bedenimden atmaya niyetli değilim.
     Havasından, yaşayanlarının bile bihaber olduğu şehir. Bir makalemde:” yaşanacak değil, ölünecek şehir” dediğimde; “neresine ölüyorsun? Demişlerdi..Cevabım: “ havasına suyuna, nefes alışıma ve tababetle alakadar tıp adamlarının artık, Çamlıca’ya değil, buraya tebdil-i hava” mekanı önermeyişlerine de serzenişim olmuştu doğrusu…Ben tarihini ,geçmişini, neler ve ne izler bıraktığını yaklaşık 6 aydır biliyorum.Okuyor, araştırıyor ve öğreniyorum.
     Gümüşhane^ye bağlı bir ilçe iken, Bayburt’lu: “ Bayburtluyum” der idi. Bağlı olduğu ilin adı hiç anılmazdı. Ben bunu yaşadığım İstanbul’daki Bayburt’lu’lardan bilirim.
     İyi de kardeşim, buralı olmak ve bir il olmak sana ne kattı, ne verdi, okuttuğun çocuğunu tutabildin mi istihdam olarak, dizinin dibinde sana da bir katkısı oldu mu?
     …………………………………..
     Hülasa…dedik ki: “ Bayburt tanıtılmadan, tanınmaz”…Kalesini, kulesini, nehrini, Ehram’ını, Kop’unu, camilerini, türbelerini, çeşme, han ve hamamlarını, köprülerini, şelale ve mağaralarını, yer altı şehirlerini bilen kaç insan var bu ülkede?  Bayburt’lu da dahil. Bir tek “ mahalle odaları”, örnek temsil edilecek bir geleneğin yaşatıldığı şehir Bayburt.. 
    Adamlar iki ev ile turizm patlatıyor, bu şehrin geleneksel evleri, sokakları, kültürü, sanatı ,türküsü ve yemekleri niye öksüz? Coğrafyası, tarihi, kültürü vb. niye yetim?
     “Sahibi olmadığı için” diye bir cevap vereceğim soruma…ama, kültür, Avrupa’da bile yaşatılıyor, “ ben Bayburtluyum”  diye övünülüyor; memeleketinden kimsenin haberi yok.
     Bu senin bir eksiğin Bayburt’lum…Hasbel kader tanıtalım, değerini bilsin, turizmden hak ettiği payı alsın diye soyunduk; gördük ki: “TARİHİ KENTLER BELEDİYELERİ BİRLİĞİ” ne bile üye değil. Tarihinden bihaber..”Sakin Kent” projesinden Bile habersiz……
     İş başa düştü…Dedem Korkut burada, Zihnim, Hicranim burada, tarihi İpek Yolu buradan geçer ve en önemlisi: Çar askerlerine, ve Ermeni mezalimi’ne KOP’ta defol diyen yiğit kent, ne kadar haberlisin kendinden?...KOP’u kayak merkezi bilirsin de ataların orada ne savaşlar, ne şehitler verdi, habersizsin…
    Hüsamettin Koçan Hoca’nın imzasını taşıyan BAKSI Müzen, dünyada bir eşi daha bulunmayan bir kültür hazinesi.
………………………………………
 
Bu uzar gider…..Benden Bayburt’uma selamlarla….Yanlış bilinen tarihi düzeltmek, ve bu cenneti anlatmak artık boynumuza borç.Ser’de bir de balgesel- tanıtım çekmek olunca, sevdalanılası bu şehri bıkmadan anlatalım artık. Tanıştığımız, Bayburt’un misafirperver gönüldaşları ile götürebildiğimiz kadar sürdüreceğiz bu boyun borcunu.
    Gazeteme ve tüm vatan Bayburt’uma saygı ve sevgiyle MERHABA!