Kiymetli hemserilerim hepinizin Geçmis Kurban Bayramini tebrik eder, bu yakinlasma, yardimlasma ve dayanisma gününün hayirlara vesile olmasini dilerim. Bu anlamli günü firsat bilerek,  üniversitemizin toplumla kaynasma, dayanisma ve degisimi tetikleme çabasini baslattigi "Sosyal Dönüsüm Projesi"ni sizlere bir kez daha hatirlatmak isterim.  

Bildiginiz gibi, 2009-2010 Egitim ve Ögretim yilina 5 Ekim 2009 tarihinde baslamis bulunuyoruz. Gelecegin umutlari, sevgili ögrencilerimiz, artik sirin ilimiz Bayburt’ta. Yani aramizda.  Cadde ve sokaklarda sizlerle iç içe. Kahvehanelerinizde çay içiyor, lokantalarinizda yemek yiyor, marketlerinizden alis-veris yapiyor ve evlerinizde kiraci olarak yasiyorlar. Onlar, sizlerden sadece güler yüz, güzel söz ve misafirperverlik göstermenizi bekliyorlar. Ögrencilerimizi ilimize olumsuzluklari tasiyan unsurlar, ya da ticaret mali olarak görmeyelim. Onlar velinimetleriniz ve kültür elçilerinizdir. Onlar sizlerden çok sey ögrenecek, sizlere de çok sey kazandiracaktir. Onlari çocuklariniz ve/veya kardesleriniz gibi bagriniza basin. Nazik olun,  onlarla sohbet edin, degisik konularda fikir teatisinde bulunun. Onlari, dügünlerinize, mahalle odalariniza ve senliklere davet edin. Sizlerde onlarin etkinliklerine katilin. Varsa, eksikliklerini gidermede, yanlislarini düzeltmede ve problemlerini çözmede yardimci olun. Onlarla bütünlesin. Onlara karsi hosgörülü olun. Ama asla dislamayin.

Bakin size kisa bir süre önce yasadigimiz, güzel bir sosyal dayanisma örnegini aktarayim. Ögrencilerimiz ek kayit döneminde bir barinma telasi yasadi. Ancak, ilk dayanisma örnegini üniversite personelimiz gösterdi ve buna çok az sayida da olsa vatandaslarimizdan da katilanlar oldu. Aldigimiz kararla, personelimizden her biri evinde en az iki ögrenci misafir ederek onlara üniversitemizin sicak ve sefkatli yüzü gösterildi. Anne ve Babalarin mutluluguna diyecek yoktu. Yanaklarinda sevinç gözyaslariyla, biz dogrusu sasirdik! Böyle bir davranisi hayat boyu unutamayiz. Sizleri her yerde örnek gösterecegiz. Size minnettariz. Bize unutulmaya yüz tutmus degerlerimizi hatirlattiniz. Çocuklarimiz emin ellerde. Gözümüz arkada olmayacak diye veda ettiler. Dogrusu bizde çok duygulandik.

Simdi bu sehirde, altyapi, tasimacilik, giyinme, beslenme, barinma ve eglence sektörleri bir atilim bekliyor. Yani sizlerin gelecege yapilacak olan yatirima girisimcilik yapmaniz veya yapilmasina öncülük etmeniz bekleniyor. Degerli hemserilerim, kendinizi ve içinde yasadiginiz toplumu daha iyi hale getirmek konusunda samimi iseniz, o zaman gelin bir fark yaratalim. Sivil toplum örgütleri, bürokratlar, yöneticiler, is adamlari, üniversitenizle el el’e vererek, Malatya, Erzurum, Diyarbakir, Sivas vb. illerimiz gibi uzun yillar üniversitesiyle bütünlesemeyip sosyal, kültürel ve ekonomik dönüsümü geciktirme tuzagina düserek yillarini kaybedenlerden olmayalim.

Simdi bir yol dönemecinde oldugunuzu düsünün. Önünüzde ikiye ayrilan bir yol var. Biri güvenceye, digeri ise o büyük bilinmeyene götürüyor. Hangisini seçerdiniz? Hemen güvenceye gideni tercih ederdim. Niye risk alayim, diyeceksiniz degil mi?  Bakin Robert Frost, Seçilmeyen Yol, adli eserinde bu soruyu nasil yanitliyor:

‘’Ormanin içinde iki yol vardi ve ben daha az seçileni tercih ettim.          

Amma, bendeki tüm degisiklige bu yol açti.’’