Milli Eğitim Bakanı’nın İngilizce dersi için; yabancı öğretmen geleceği açıklamasını duyunca şaşırdım kaldım.
Bizim öğretmenlerimizin suyumu çıktı. “Bizim öğretmenlerimiz İngilizceyi öğretemiyor da, gelecek olan yabancı öğretmenler daha iyimi İngilizceyi öğretecek?”
Günümüz milli eğitiminde, verimsizlik yaşanan yalnız İngilizce eğitimmidir? Fen bilgisi, matematik, edebiyat, tarih eğitimi başarılımı!
Lise birinci sınıftan itibaren öğrenciler, dershanelere gitme ihtiyacını neden hissediyorlar?
ODTÜ, Bilkent, Boğaziçi üniversitelerinde, İngilizce dersine giren hocaların, hepsinin ana dili İngilizcemi? Tabii ki değil. Bu üniversitelerde her milletten; İngilizce dersine giren öğretim görevlileri var.
Bu milletin zihninden silinmeyen; Amerikan koleji, Robert koleji örnekleri var. Derslerde İngilizce adına İncil den pasajlar okutulan, Merzifon’daki Amerikan kolejinden Pontus’çuları yetiştiren, doğunun en ücra köşelerine gidip; yaşadığımız günün ayrılık fitnesini başlatan barış gönüllüleri var.
Sayın Bakanım; milli Eğitim de okullarda, sadece İngilizce değil, hiçbir yabancı dilin öğretilemediği doğru. Yabancı dil eğitimini sadece, bazı özel okullar başarıyorlar. Burada yapılması gereken, eğitim sistemi ve pedagoji üzerinde iyi durulmalıdır. Dünyanın her yanına yayılmış Türk Okulların da, Türk öğretmenler İngilizce öğretiyor. Peki, ülkemizde bulunan İngilizce öğretmenleri, çocuklarımıza İngilizceyi niye öğretemiyorlar? Bunun sebebini iyi araştırıp, çözmek gerekmez mi?
Öncelikle; yabancı dil öğrenmenin önemini, çocuklarımıza iyi anlatmamız gerekir. “ Bir dil bilen bir kişi. İki dil bilen iki kişi olur.” Kavramını iyi açıklamamız gerekir. Başka milletleri iyi tanıyıp, ne düşündüklerini bilmemiz için, konuştukları dili bilmemiz gerekir.
İnterneti daha kolay kullanmak için, mesleki gelişme ve ticaret için, çağın teknolojisini yakalamak için, yabancı dili öğrenmemiz gerekir. Bunu çocuklarımıza iyi anlatıp inandırdığımızda, yabancı dil daha kolay öğrenilecektir.
Ülkemizde bulunan yabancı ajanlar az mı geliyor da; birde onbin tane yabancı öğretmen getireceğiz. İngiliz siyasetinin dünyada uyguladığı, üç aşamalı sistem var. 1- Ülkeler ile ticaret yapmak. 2- İngilizce eğitim veren okul açıp, İngilizceyi ve İngiliz kültürünün öğretilmesini sağlamak. 3-İngiliz hayranı insanları yetiştirdikten sonra, İngiltere Bayrağını o ülkeye dikmek. İngiliz emperyalizminin; dünyada sömürüye geçiş süreci böyle başlamıştır. Onbin yabancı öğretmen derken, bu oyuna mı geliyoruz. Bu gelen yabancı öğretmenler sonrada bayrak mı diyecekler.
Yabancı dili öğrenelim. Bu öğretimi kendi öğretmenlerimiz ile gerekli araç ve gereçle donatılmış dil sınıfları ile gerçekleştirelim.
Ülkemizde eğitim, öğretim sorunu var. Pedagojik sorun var. Öğretmenlik insanı yoğurup, olgun hale getirmek mesleğidir. Ülkemizde Milli Eğitimimizin asıl sorunu; Milli Eğitim Bakanı Necdet Uğur dönemi, 1978- 1979 yıllarında üç ayda okul bitirip, diploma sahibi olan öğretmenler ile başladı.
Bir zamanlar “Yüksek Öğretmen Okulları” vardı. Bu okullara:
Üç yıllık ilk öğretmen okullarında, ikinci yılın sonunda öğrencilerin; okulun son sınıfına kadarki başarıları değerlendirilirdi. Değerlendirme sonucu, en başarılı öğrenciler, “Öğretmenler Kurulu Kararı” ile Türkiye’deki üç yüksek öğretmen okulu olan: İstanbul Yüksek Öğretmen Okulu, Anakara Yüksek Öğretmen Okulu ve İzmir Yüksek Öğretmen Okulu’na aday olarak teklif edilirdi.
Yüksek Öğretmen Okulu’nun; hazırlık sınıfına kabul edilen öğrenciler, Yüksek Öğretmen Okulu, Hazırlık Sınıfı statüsünde bir öğretim yılı süresince, lise üçüncü sınıf programının uygulandığı, yoğun bir programdan geçirilirdi.
Hazırlık lisesi diploması almaya hak kazananlar, Üniversite imtihanına katılır, aldıkları puanlar ve tercihleri esas alınarak, yüksek öğretim programlarına yerleştirilirdi. Bu uygulama sonucunda, Yüksek Öğretmen Okulu Hazırlık Sınıfını bitiren adayların büyük bir kısmı, tercih listelerinde ilk sıraya koydukları yüksek öğretim programlarına girerlerdi.
Yüksek Öğretmen Okulları,” Yalnızca liselere öğretmen yetiştiren okul değil, fen ve edebiyat fakültelerinin öğretim üyesi ihtiyacını karşılayan gür bir kaynak da oldular. “
Liselerin ve öğretmen okullarının yüzlerce öğretmeni, bu kurumlardan dağılarak; eğitimin hizmetinde başarıyla görevlerini yapmışlardır. Üniversitelerimizde rektör ve dekan seviyesine ulaşmış, Yüksek Öğretmen Okulu mezunu yüzlerce eğitim, bilim insanı buralarda halen görev yapmaktadır. Yüksek öğretmen okulları ile üniversite kapıları kendilerine de açılan köy çocukları; bilim, eğitim ve kültür aşamalarının zirvelerine, kendi azimleri ile ulaşmayı başarmışlardır. Yüksek Öğretmen Okulları 1974 yılında, Mustafa Üstündağ zamanında kapatıldı.
Sayın bakanım: Ülkemizde yabancı dil eğitimini, matematik, fen, edebiyat, tarih eğitimini köklü olarak çözmek istiyorsanız; “Kapatılan Yüksek Öğretmen Okullarını eski adı ve şanı ile tekrar açalım. Ülkemizde yeniden öğretmen gibi öğretmen yetiştirelim.”
Geleceğimizin mimarı olacak olan öğretmenlik mesleğine, yatırım için ne yapsak az olur.