İmâm Tirmizî’nin rivâyet ettiği ve “Hasen Hadîs” olduğunu bildirdiği Hadîs-i Şerîf’te Pey-gamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Kul öyle bir söz (küfür bir söz) söyler ki, bunda bir sakınca görmez (bunun kendisine zarar vereceğini bilmez), oysa o söylemiş olduğu sözden dolayı, Cehennem’in 70 yıl mesâfelik derinliğine iner.” buyurmuştur. Burada geçen mesâfe Cehennem’in dibi olup, kâfirlere has bir yerdir. Bundan da anlıyoruz ki; kişi küfür bir söz söyler, bu hal üzere de ölürse, Cehennem azâbını hak eder ve ebedî olarak Cehennem’de kalır.
Unutulmamalıdır ki; küfür üzere ölen kulun hiçbir sâlih ameli kabul edilmez ve Âhiret’te kendisine fayda vermez.
Kul bu duruma düşmemek için; nelerin helâl, nelerin harâm ve nelerin de küfür (dinden çıkaran amel) olduğunu iyi bilmesi gerekir. Buradan da, farz olan ilmin ehemmiyetini bir kez daha anlıyoruz.
Ehl-i Sünnet âlimleri küfrü (dinden çıkaran hususları) sınıflandırmışlardır. Hanefî âlimleri, Sâfiî âlimleri ve başka âlimlerin de söylediği gibi, küfür üç kısma ayrılır: İ’tikâdî küfür, lâfzî küfür ve fiilî küfür. Şimdi bunları bâzı örnekleri ile birlikte tanıyalım:
İ’tikâdî Küfür: Allâh’ın varlığından, Rasûlünden, Kur’ân-ı Kerîm’den, Âhiret Günün-den, Cennet’ten, Cehennem’den, sevaptan, cezâdan veyâ hakkında icmâ olan benzeri şeylerden şüphe etmek, kalpte yanlış inanışları barındırmak i’tikâdî küfürdür. Bununla ilgili bazı örnekler verelim;
1. Allâh’ın göklerde yaşayan bir varlık oldu-ğuna inanmak küfürdür.
2. İcmâ ile bildirilen ve bilinmesi farz’ı ayn olan Allâh’ın on dört sıfatından birini inkâr etmek küfürdür.
3- Dînde bilinmesi zarûri olup, icmâ ile bildirilen ve âliminden avâmına kadar da harâm olduğu bilinen zinâ, livata, haksız yere bir Müslüman’ı öldürme, hırsızlık, içki ve kumar gibi şeylerden birini, İslâm’da harâm olduğunu bildiği halde helâl görmek küfürdür.
4- Alış-veriş, nikâh gibi helâl olduğu açıkça bilinen helâllerin, harâm olduğuna inanmak veyâ icmâ ile farz olduğu bildirilen, beş vakit namazın, onlardaki bir secdenin, zekâtın, Ramadân (Ramazan) orucunun, haccın ve abdestin farz olduğunu inkâr etmek küfürdür.
5- İcmâ ile farz olmadığı bildirilen bir şeyi farz saymak küfürdür.
6- Açıkça bilinen, yâni icmâ ile İslâm’da sün-net olduğu bildirilen sünnetleri inkâr etmek küfürdür.
7- Gelecekte küfre düşmeye niyet eden, niyet ettiği anda küfre düşer.
Buraya kadar sıralamış olduğumuz küfür olan hususlar i’tikâdî küfre örneklerdir. Bunlardan birisini işlemeye azmeden (kararlı olan) veyâ kalbinde işleyip işlememekte (yapayım mı, yapmayayım mı? diye) tereddüt eden, o anda küfre girer. Ancak irâde dışı kalbe gelenler (istem dışı oluşanlar, bunlara îmân edilmedikçe) îmânı zedelemez, yok etmez.
Diğer küfür kısımlarından bu yazımızda kısaca bahsedip, ayrıntılı olarak bir sonraki yazımızda açıklayacağız.
Fiilî Küfür: Îmânı bozacak fiil, iş ve amellerde bulunmak.
İbâdet maksadı ile Allâh’tan başka bir varlığa secde etmek. Kur’ân veyâ Kur’ândan bir parçayı bilerek çöpe atmak, Allâh’ın isimlerinin veyâ şer’î bilgilerin yazılı olduğu bir şeyi bilerek ve küçümseyerek çöpe atmak gibi fiilleri örnek verebiliriz.
Lafzî Küfür: Îmânı bozacak söz söylemek.
Allâh’a, Peygamberlere, Meleklere, Kur’ân’a sövmek; Peygamberlere iftirâ atmak; Dînî şiarlarla alay etmek gibi şeyleri örnek olarak verebiliriz.
Riddeye (küfre) düşenin üzerine farz olan şeyler vardır. Riddeye (küfre) düşenin, ânında Kelime-i Şehâdeti getirerek, İslâm dînine dönmesi, riddenin hâsıl olmasına sebep olan şeyi terk etmesi, kendisinden hâsıl olan riddeden (küfürden) dolayı pişman olması ve bir daha küfre düşmemeye kalbinde azmetmesi farzdır. Ancak bunlardan sonra yapmış olduğu sâlih ameller kendisinden kabul olunur.
Allâh-u Teâlâ bizleri küfre düşmekten koru-sun ve îmân üzere ölmeyi nasîb etsin.