Tarihte Fil Vakası gibi önemli olaylar zamanın ifâdesinde belirleyici unsur olmuş, ancak dînî, sosyal ve siyasî iş ve amel-lerin düzenli olarak yapılıp tâkibinin de yapılabilmesi için takvim yılının belirlenmesi elzem olmuştur.
Peygamberimizin Mekke’den Medîne’ye hicretinden on yedi sene sonra Ömer Bin Hattâb’ın halîfeliği döneminde takvim belirlenmiş, Hicretin gerçekleştiği yıl Hicrî takvimin birinci yılı ve Muharrem ayı da Hicrî senenin ilk ayı olarak kabul edilmiştir. İbâdetler de Kamerî (Ay); yâni ayın hareketlerine göre belirlenen bu takvim esâsına göre yapılır. Muharrem ayının birinci gecesi Müslümanlar için “Hicrî Yılbaşı” gecesidir. İçinde bulunduğumuz 1433. Hicrî senenin, Müslümanlara birlik-beraberlik, huzur, refah vesîle olmasını Allâh-u Teâlâ’dan dili-yoruz.
Muharrem ayının 10. gününe Aşûre günü denir. Bu ayın 9., 10., ve 11. günlerinde oruç tutmak sünnettir. 9. ve 10. veyâ 10. ve 11. günleri oruç tutmak sünnettir diyen âlimler de vardır.
İmâm Müslim’in rivâyet ettiği Hadîs-i Şerîf’te Peygamber Efen-dimiz meâlen şöyle buyurdu: "Ramadân orucundan sonra tutulan en efdal oruç Aşûre orucudur. Beş vakit farz olan namazdan sonra kılınan en efdal namaz teheccüd namazı-dır."
İmâm Müslim, Abdullâh İbn Abbâs'tan Peygamber Efen-dimiz’in bir Hadîs-i Şerîf’ini şöyle rivâyet etmiştir: “Efendimiz Muhammed (sallallâhu aleyhi ve sellem) Medîne'ye geldiğinde Muharrem ayının 10. gününde Yahûdîlerin oruç tuttuklarını gördü. Onlara (Yahûdîlere) oruç tutma sebeplerini sordu. Onlar da O’na dediler ki: " Bugün Allâh'ın Mûsâ'yı ve Benî İsraîl'i Firavn'dan kurtardığı gündür. Bunun için bizler bu günde oruç tutuyoruz." Peygamber Efendimiz Muhammed (sallallâhu aleyhi ve sellem) onlara meâlen şöyle dedi: “Biz Mûsâ'ya sizden daha yakınız." Bu olay üzerine Peygamber Efendimiz insanlara bu günde oruç tutmayı emretti.
Bu Hadîs-i Şerîfler, Muharrem ayı ve Aşûre orucunun kıymetini ifâde etmektedir. Bu sebeple Aşûre orucunu tutmaya gayret edelim. Bu oruç vesîlesi ile Rabb’im bizlere bereketler nasîb etsin.
Muharrem ayı, İslâm Tarihi açısından da önemli hâdiselere şâhitlik etmiştir. Özellikle 10. gününde (Aşûre Günü) meydâna gelen bâzı hâdiseleri aktarmaya çalışacağız.
Mûsâ Aleyhisselâm kardeşi Hârun Peygamberle birlikte Allâh-u Teâlâ’nın emri ile Firavn’ı İslâm’a dâvet etti. Fakat Firavn ne Allâh'a, ne Mûsâ Aleyhisselâm’ın Peygamberliğine, ne de İslâm'a inanıyordu.
Firavn onlara: "Ben kendimden başka ilâh tanımıyorum ve ben sizlerin ilâhıyım", diyordu. Mûsâ Aley¬hisselâm ve oan ina-nanlar Allâh’ın emri ile Mısır’dan ayrılarak Kızıldeniz’e doğru yola çıktılar. Mûsa Aleyhisselâm Kızıldeniz'in kıyısına geldi-ğinde âsâsını denize vurdu ve deniz yarılarak İsrâiloğulları'nın kolları sayısınca on iki parçaya ayrıldı. Her parça dağ gibi oldu ve onlara yol açıldı. Mûsâ Peygamberle beraber 600000 Müslü-man açılan bu yollardan geçtiler. Firavn ve ona inanan bir milyon 600 bin kâfir de Mûsâ Aleyhisselâm ve kavminin peşinden Kızıldeniz’i geçmek için o yollara girdiler. Allâh-u Teâlâ, denize Firavn ve ona inananların üzerine kapanmasını emretti. Firavn ve ona inananlar boğularak helâk oldular. Firavn'a inananlardan bir grup bunu yalanlayarak: "Firavn ölmedi", dediler. İşte o zaman Allâh-u Teâlâ onun ölüsünü su yüzüne çıkardı.
Firavn boğulurken: “Ben, Benî İsraîl neye inanıyorsa O’na inanıyorum ve ben de Müslümanlardanım." diyerek tevbe etmek istedi. Ancak o an; ölümün artık kaçınılmaz olduğu ve ölüm me-leğinin görüldüğü, tevbe kapısının kapandığı ve tevbenin de kabul olmadığı anlardandır.
Allâh-u Teâlâ, Yûnus Sûresi’nin 91. Âyet’inde meâlen şöyle buyurdu: “Şimdi mi? (pişmanlığın fayda vermediği za-manda mı tevbe ediyorsun?) Halbuki daha önce isyân etmiş ve bozgunculardan olmuştun.” Allâh-u Teâlâ El Bakara Sûresi 50. Âyet-i Kerîmesinde meâlen şöyle buyuruyor: “Bir zamanlar biz sizin için denizi yardık, sizi kurtardık, Firavun'un taraftarlarını da, siz bakıp dururken denizde boğduk.”
Bu Âyet-i Kerîmelerden de anlaşılıyor ki; Allâh-u Teâlâ Firavn'un tevbesini kabul etmedi, Firavn ve âvânesi helâk oldu-lar. Bu olay Muharrem ayının 10. gününde meydana gelmişti.
Yine Muharrem ayının 10. gününde Allâh-u Teâlâ Âdem aleyhisselâm'ın tevbesini kabul etti. Âdem Aleyhisselâm yasak-lanmış ağacın meyvesinden yemesi sebebi ile günâh işledi. Ancak bu günâh büyük günâh lardan değil ve kıymet düşürücü küçük günâhlardan da değildi. Çünkü bütün Peygamberler küfürden, büyük günâhlardan ve kıymet düşürücü küçük günâhlardan korunmuşlardır. Bunların dışında, küçük hatâlara düşmeleri mümkündür. Fakat başkaları bu ameli henüz işlemeden uyarılırlar ve tövbe ederler. Âdem Aleyhisselâm da pişmân olmuş ve tevbe etmişti.
Allâh-u Teâlâ El Bakara Sûresi’nin 37. Âyet-i Kerîmesinde meâlen şöyle buyuruyor: “Âdem, Rabb’inden bir takım kelimeler aldı (o kelimelerle Allâh’a tevbe etti ). O’da bunun üzerine onun tevbesini kabul etti”.
Âdem Aleyhisselâm yasak olan o ağacın meyvesini yedik-ten sonra hata yaptığını anladı ve pişman oldu. Bu pişmanlık içindeyken Arş'a baktı ve orada “Lâ ilâhe illallâh Muhammedun Rasûlullâh” lafzını gördü ve bunun üzerine: "Yâ Rabb’i, Mu-hammed'in hürmetine benim günâhımı bağışla." dedi. Âdem Aleyhisselâm Allâh’a böyle duâ etti ve duâsı kabul olundu. Âdem Aleyhisselâm, Peygamberimizin ismini zikrederek duâ etmekle Peygamberimizi vesîle (tevessül) edinmiştir. Bu olay dînin kurallarına göre tevessülün câiz olduğunu gösteren apaçık bir delîldir. Allâh-u Teâlâ, Âdem Aleyhisselâm'ı o günde yâni Aşûre gününde affetmiştir.
Allâh’ın Nûh Aleyhisselam'ı ve gemisini sular altında kalmaktan kurtarması, İmâm Huseyn’in (Hüseyin) şehîd edilme-si, Eyyûb Aleyhisselâm’ın, hastalığından şifâ bulması, Yûnus Peygamberin,balığın karnından kurtulması, Yâkub Aleyhisselâm’ın, oğlu Yûsuf Peygamber’e kavuşması hâdiseleri de Aşûre gününde meydâna gelen hâdiselerdendir.
Allâh’ım! Bizleri bu mubârek günlerin bereketi ile bere-ketlendir. Bizlere günâhlarından hicret edip, rızâna uygun yaşa-yan kullarından olmayı nasîb et. Allâh’ım! Mü’min olarak vefât edip, Cennet’e girmeyi bizlere nasîb et. Âmîn!
HİCRÎ YILBAŞI VE MUHARREM
Adem Şen
Trend Haberler
İstanbul Şile'de 'İyilik Elçileri' buluştu
Bursa Yenişehir'de kaçak yapıya taviz yok
Bursa Mustafakemalpaşa'ya yeni park
Manisa Irlamaz'ı kirleten tesise milyon liralık ceza!
Edirne Keşan'da TSO'nun 66. yılı törenle kutlandı
Kocaeli'nden mazgal ve menfez temizliği