FİRDEVS’İ İSTEYİN
Hiçbir şeye benzemeyen, bir mekânda veyâ bütün mekân-larda olmaktan münezzeh olan ve hiçbir şeye muhtâc olmayan Allâh-u Teâlâ’ya hamd; Peygamberimiz Mu¬hammed (sallallâhu aleyhi ve sellem)’e, âline ve ashâbına salât ve selâm olsun.
Allâh-u Teâlâ, Mü’min kulları için Cennet’i yaratmıştır. Cennet yaratılmış olup ve şu an mevcuttur. Kıyâmet gününde Sûr’a üfürüldükten sonra kabir ehli kabirlerinden kalkıp mahşer alanına toplanacaklar. Hesaplar görüldükten sonra Mü’minler ve bâzı günâhkâr Müslümanlar Sırât Köprüsünden geçerek Havd (Havuz)‘a gelecekler. Her ümmet kendi Peygamberinin havuzundan su içer ve bir daha aslâ susamaz. Kâfirler ve bâzı günâhkâr Müslümanlar ise Sırât’ı geçemeyip Cehennem’e düşerler. Günâhkâr Müslümanlar hak etmiş oldukları cezâlarını çektikten sonra veya şefâatçilerin şefâati ve Allâh’ın mağfireti (affı) ile Cehennem’den çıkar ve ebedî yurtları olan Cennet’e gi-rerler.
Cennet ve Cennet ni’metleri hakkında Âyet-i Kerîmeler ve Hadîs-i Şerîfler çoktur. İmâm Buhârî Hazretlerinin rivâyet ettiği bir Hadîs-i Şerîf’te Peygamber Efendimiz meâlen; “Allâh’tan Cennet’i dilediğinizde Firdevs’i dileyin. Zîra O, Cennet’in ortası ve en yücesidir” buyurmuştur.
Peygamber Efendimiz ashâbı ile birlikte bulunduğu sırada; meâlen; “Cennet için kollarını sıvayan var mı?” diye sordu ve sonra da Cennet’in vasıflarından bazılarını anlattı. Peygamber Efendimizin bu Hadîs-i Şerîf’inin bir kısmının meâlinden anlatılanları sizlerle paylaşmak istiyoruz.
Cennet’in bir benzeri yoktur. O parlayan bir nûrdur. Cen-net’te gece yoktur ancak gece vaktinin bir alâmeti vardır. Zîra, Cennet hûrîlerinden biri dünyâ semâsına gözükecek olsa doğu ile batıyı aydınlatır. Dolayısıyla Cennet’te güneş ve aya ihtiyaç yoktur. Cennet ehlinin gözleri dünyâ ehlinin gözleri gibi olsa Cennet’in nûruna tâkat getiremezdi. Allâh-u Teâlâ, Cennet ehlinin gözlerine bu nûra ve Cennet’in hususiyetlerine güç yetirecek kudret verecektir. Cennet ehli de bu sâyede 1000 sene mesâfesinde olan bir şeyi avucunun içindeymiş gibi rahat ve zahmetsizce görecek.
Cennet, yeşilliklerle doludur. Bu yeşillikler hem görüntü, hem de ses olarak Cennet ehlinin gönlüne hoşluk verir. Cennet ağaçlarının gövdeleri altındandır ve meyvelerinin mevsimi yoktur. Meyveler her zaman tam ve olgun haldedir. Cennet ehli oturur veya yatar halde de olsa lezzetlenmek istediği meyvenin ağacı o Cennet ehline doğru eğilir ve o da meyveyi zahmetsizce alır ve lezzetlenir. Dalından koparılan meyvenin yerine hemen tam ve olgun başka bir meyve yaratılır.
Her Cennet ehli için yüksekliği 60 mil olan inciden köşkler vardır. Bir tuğlası altından bir tuğlası gümüşten köşkler vardır.
Bozulmayan sudan ırmaklar, tadı değişmeyen sütten ır-maklar, içenlere lezzet veren şaraptan (bu şarap; sarhoş eden içki değil, leziz içecek mânâsındadır) ırmaklar ve süzme baldan ırmaklar vardır. Bu ırmakların görüntüsü, tadı ve kokusu değişmez ve bozulmaz. Cennet ehli hiçbir zahmet çekmeden rahatlıkla bu ırmaklardan içer ve lezzetlenir.
Cennet hayvanları vardır. Cennet ehlinin pişmiş halde iste-diği kuş hemen önünde hazır olur, onu yer ve lezzetlenir. O kuş daha sonra tekrar yaratılır ve uçar gider. Cennet ehlinin yiyip iç-mesi, açlık ve susuzluk sebebi ile değil sâdece lezzetlenmek içindir. Yiyip içtikten sonra ise dünyâda olduğu gibi bir rahatsız-lık, şişkinlik, idrar ve dışkı meydana gelmez. Yiyip içtikleri misk kokulu bir ter gibi vücutlarından çıkar.
Cennet’e dünyâdan hiçbir hayvan girmeyecektir. Bâzıları; Peygamber Efendimizin devesi, Ashâb-ı Kehf’in köpeği Kıtmir, Sâlih Peygamber’in devesi, Süleyman Peygamberin Hüdhüd kuşu da Cennet’e girecek diyorlar. Bunlar kesinlikle doğru değildir.
Cennet ehli için güzel eşler vardır. Cennet’te bekârlık yok-tur. İnsan kaç yaşında ölürse ölsün bütün Cennet ehli 33 yaşında, Âdem Aleyhisselâm’ın fiziğinde ve Yûsuf Aleyhisselâm’ın güzelliğinde olacak. Cennet ehlinin her birine hûrîlerden iki eş verilir. Cennet ehlinin derecesine göre bu sayı değişir. Cennet eşleri her zaman için bâkiredirler. Şehîdlerin her birinin 72 eşi vardır. Cennet ehlinin bâzılarına 100 eş ve 100 erkek gücü verilir. Bu durum yeme içme ve şehvette de böyledir.
Cennet kadınlarının başörtülerinin güzelliği dünyâya be-deldir. Bütün Cennet kadınları güzeldirler, örtüleri ile de güzelliklerine güzellik katarlar. Eşlerin çokluğundan dolayı arala-rında kıskançlık, endişe, kin ve benzeri hiçbir olumsuz duygu ve düşünce olmaz. Cennet ehli muttakî kadınlar, hûrîlerden üstün ve efdaldir.
İmâm Müslim’in Ebû Hureyre’den rivâyet ettiği Hadîs-i Şerîf’te Peygamber Efendimiz meâlen: “ Cennet ehlinin tamâmı Cennet’e girdiğinde bir melek seslenecek: << Siz Cennet’te hep diri kalıp ölmeyecek, sağlıklı kalıp hastalanmayacak, hep genç kalıp yaşlanmayacak, hep mutlu olup üzülmeyeceksiniz.>> di-yecek”. Cennet ve Cennet ni’metleri ebedîdir, yâni Cennet sürekli ve ebedî mutluluk yurdudur.
Hiç şüphe yok ki Cennet ehli için en büyük ni’met Allâh-u Teâlâ’yı görebilmektir. İmâm Â’zam Ebû Hanîfe’nin “El Fıkhu’l Ekber” adlı kitâbında dediği gibi: “Allâh-u Teâlâ, Âhiret’te görülür. Mü’minler Cennet’te iken, başlarındaki gözleri ile hiçbir şeye benzetmeden, şekilsiz, hacimsiz, sûretsiz ve Allâh ile mahlûkâtları arasında mesâfe olmaksızın Rabb’ini göreceklerdir.” Allâh-u Teâlâ; Cennet ehlinin gözlerinde, kendi Zât’ını görme kudretini yaratacaktır.
Allâh-u Teâlâ Et-Tevbe Sûresi 72. Âyet-i Kerîmesinde meâlen: “Allâh, Mü’min erkeklere ve Mü’min kadınlara, altından ırmaklar akan ve içinde ebedî kalacakları Cennetler ve Adn Cennetlerinde güzel köşkler va’d etmiştir. Allâh’ın rızâsı ise (bunların hepsinden) üstündür. Büyük kurtuluş da budur işte” buyurmuştur.
Bu Âyet-i Kerîme, vasıflarından bir kısmını aktarabildiğimiz Cennet ve ni’metleri için Mü’min olmanın şart olduğunu haber vermekte. Mü’min olmak ise sahîh bir îmâna sâhip olmaya bağlıdır. Bunun sonrasında da îmânın muhâfazasıdır, îmânın muhâfazası da ancak ilimle olur.
Allâh’ım bizleri îmânını koruyup Cennet’e girenlerden ey-le!!!